40,2601$% 0.13
46,7458€% 0.13
53,9601£% 0.23
4.316,24%0,46
3.337,10%0,40
10.198,76%-0,26
Havacılık, modern çağın en büyük başarılarından biri olsa da, zaman zaman trajik olaylarla anılan, riskleri içinde barındıran bir endüstridir. Dünya genelinde uçuş güvenliği sürekli gelişirken, bazı coğrafyalarda politik ve ekonomik kısıtlamalar, ne yazık ki bu ilerlemenin önüne geçebiliyor. İran, uzun yıllardır devam eden uluslararası yaptırımlar nedeniyle havacılık sektöründe zorlu koşullarla mücadele eden bir ülkedir.
Bu zorlukların gölgesinde kalan acı olaylardan biri de, 9 Ocak 2011 tarihinde gerçekleşen Iran Air Flight 277 kazasıdır. Tahran’dan havalanan bu uçağın, Urmiye kentine inişi sırasında kötü hava koşulları ve sisle birleşen teknik aksaklıklar sonucu yaşadığı trajedi, 77 masum insanın hayatına mal oldu.
Bu yazı, sadece bir kaza raporu değil; bir felaketin nedenlerini, havacılık güvenliğinin uluslararası arenadaki karmaşık yapısını ve bu tür olayların ardında yatan görünmez zorlukları anlamaya yönelik bir incelemedir.
9 Ocak 2011, İran’ın kış aylarının tipik zorluklarını taşıyan sisli ve soğuk bir geceydi. Iran Air’e ait Boeing 727-200 tipi, EP-IRP kuyruk tescilli yolcu jeti, başkent Tahran’daki Mehrabad Uluslararası Havalimanı’ndan kalkışını gerçekleştirdi. Hedef, İran’ın batı Azerbaycan Eyaleti’nde bulunan Urmiye (Orumiyeh) Şehri idi. Uçak, çoğunluğu İran vatandaşı olan 96 yolcu ve 11 mürettebat taşıyordu.
Uçuşun büyük bir kısmı sorunsuz ilerlemişti. Ancak Urmiye Havalimanı yaklaşırken, bölgedeki yoğun kar yağışı ve görüş mesafesini sıfıra indiren kalın sis ciddi bir tehlike oluşturmaya başladı.
Pilotlar, ilk iniş teşebbüsünü gerçekleştirdiler ancak koşullar o kadar zorlayıcıydı ki, başarılı bir yaklaşma ve güvenli bir iniş mümkün olmadı. Uluslararası havacılık kuralları gereği, pilotlar inişi iptal etme (Go-Around) kararı alarak uçağı yeniden yükselttiler ve havada bekleme (holding) paternine girdiler. Amaç, hava koşullarının biraz düzelmesini beklemek veya alternatif bir havalimanına yönelmeye hazırlanmaktı.
Ancak talihsizlikler bu noktada başladı.
Uçağın pistten uzaklaştığı o anlarda, teknik ve lojistik faktörler, kötü hava şartlarıyla birleşerek geri dönülmez bir sona yol açtı.
Pilotlar, kısa bir bekleme sürecinin ardından ikinci bir iniş denemesi için hazırlık yaparken, uçakta elektrik ve motor arızaları baş göstermeye başladı. Bu arızaların nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte, uçağın yaşı ve bakım geçmişi şüpheleri artırdı.
Uçak, Urmiye’nin yaklaşık 15 kilometre güneydoğusunda, iniş pistine yaklaşırken, teknik sorunlar ve yoğun kar fırtınasının yarattığı sert rüzgarların etkisiyle kontrolü kaybetmeye başladı. Uçağın aniden irtifa kaybetmesiyle birlikte, pilotlar durumu toparlamaya çalışsa da başarılı olamadılar.
Uçak, şehir dışındaki bir tarlaya çakıldı ve çarpmanın şiddetiyle üç parçaya ayrıldı.
Kaza sonrasında hemen başlayan kurtarma çalışmaları, yoğun sis ve bölgenin karla kaplı zorlu arazisi nedeniyle ciddi şekilde aksadı. Kazada maalesef 77 kişi yaşamını yitirdi. Ancak, enkazdan mucizevi bir şekilde 29 kişi sağ olarak kurtarıldı. Bu sağ kurtuluşlar, olay yerindeki hızlı müdahale ekiplerinin ve uçağın nispeten düz bir alana düşmesinin sonucu olarak değerlendirildi. Ancak yaralıların hastaneye nakli dahi, kış koşulları altında büyük bir lojistik mücadele gerektirdi.
Iran Air Flight 277 kazası, sadece kötü hava şartlarına bağlanamayacak kadar karmaşık bir arka plana sahipti. Uzmanlar ve havacılık analistleri, kazanın asıl nedenini, uluslararası yaptırımların İran havacılık sektörüne verdiği yıllar süren hasarda aradılar.
Boeing 727-200 tipi bu uçak, ilk uçuşunu 1974 yılında gerçekleştirmişti. Yani kaza anında 37 yaşındaydı. İran Hava Yolları, ABD ve Avrupa Birliği tarafından uygulanan ambargolar nedeniyle, yeni nesil modern uçakları satın alamıyor ve mevcut filolarını yenileyemiyordu.
Bu durum, Uçuş 277’deki motor ve elektrik arızalarının temelini oluşturabilecek bir ortam hazırlamıştı. Kötü hava koşulları, zaten sınırda çalışan bir sistemi zorladığında, felaket kaçınılmaz hale gelmişti.
Iran Air 277 kazası, havacılık güvenliğinin politik çekişmelerden bağımsız ele alınması gerektiği gerçeğini bir kez daha acı bir şekilde yüzümüze vurdu.
Kaza sonrasında, uluslararası havacılık kuruluşları ve uzmanlar, yolcuların güvenliğinin siyasi anlaşmazlıkların üstünde tutulması gerektiği yönünde çağrılar yaptı.
Uçuş 277, geride kalan aileler için unutulmaz bir trajedi, havacılık dünyası içinse uluslararası siyasetin bir sektörün güvenliğini nasıl tehlikeye atabileceğinin karanlık bir hatırlatıcısı oldu. Havacılık, doğası gereği küresel bir iştir ve en yüksek güvenlik standartları, her coğrafyada geçerli olmalıdır. Aksi takdirde, 2011’deki gibi sisli ve trajik sonuçlar kaçınılmaz hale gelebilir.
Sizce uluslararası yaptırımlar, bir ülkenin havacılık güvenliğini tehlikeye attığında, bu durumun insani sorumluluğu hangi uluslararası kurumun veya gücün omuzlarına yüklenmelidir?
İzmirli Güzel, Kardeş Ülke Azerbaycan’ı Temsil Etti… Dünya Güzeli Oldu!