DOLAR

40,2601$% 0.13

EURO

46,7458% 0.13

STERLİN

53,9601£% 0.23

GRAM ALTIN

4.316,24%0,46

ONS

3.337,10%0,40

BİST100

10.198,76%-0,26

İmsak Vakti a 02:00
İstanbul AÇIK 31°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a

Kilitli Kapının Ardındaki Karanlık Sır: LAM Mozambik 470 Sefer Sayılı Uçuşun Trajedisi

ad826x90
ad826x90

Havacılık tarihi, ne yazık ki metal yorgunlukları, motor arızaları veya kötü hava koşullarıyla dolu trajik sayfalarla doludur. Ancak bazı kazalar vardır ki, teknik bir arızadan ziyade insan ruhunun en karanlık köşelerinde yaşanan bir kırılmanın sonucudur. İşte 29 Kasım 2013 tarihinde Namibya’nın ıssız topraklarına çakılan LAM Mozambik Havayolları’nın 470 sefer sayılı uçuşu, tam da böyle bir hikâyeyi barındırır.

33 kişi… 33 hayat, 33 hikaye ve ardında cevaplanması gereken kocaman bir “Neden?” sorusu.

Bugün blogumda, sadece bir uçak kazasını değil, bir insanın çöküşünün nasıl 33 kişinin sonu olduğunu, kokpitin o “kutsal” sessizliğinde neler yaşandığını ve bu kazanın havacılık dünyasını nasıl sonsuza dek değiştirdiğini derinlemesine inceleyeceğiz. Kahvenizi alın, çünkü bu hikaye sizi Namibya’nın Bwabwata Ulusal Parkı’nın tekinsiz sessizliğine götürecek.

Olayın Başlangıcı: Rutin Bir Cuma Günü

Tarih 29 Kasım 2013. Mozambik’in başkenti Maputo. Hava, tropikal bir iklimin getirdiği olağan nem ve sıcaklıkla dolu, ancak uçuş için şartlar gayet uygun. LAM (Linhas Aéreas de Moçambique) Havayolları’na ait, o dönemde henüz bir yaşında olan gıcır gıcır bir Embraer E190 jeti, Angola’nın başkenti Luanda’ya gitmek üzere hazırlanıyor.

Uçağın kaptan pilotu Herminio dos Santos Fernandes. Kendisi 49 yaşında, oldukça tecrübeli, 9.000 uçuş saatinin üzerinde deneyime sahip, şirketin güvenilen isimlerinden biri. Yanında ise genç yardımcı pilot Gracio Chimuquile oturuyor. Yolcu listesinde ise Mozambik, Angola, Portekiz, Fransa, Brezilya ve Çin vatandaşlarından oluşan 27 yolcu ve 6 mürettebat var.

Her şey o kadar standart, o kadar “her zamanki gibi” başlıyor ki… Uçak Maputo Uluslararası Havalimanı’ndan sorunsuz bir şekilde kalkıyor. Tırmanış tamamlanıyor, otopilot devreye giriyor ve uçak 38.000 feet (yaklaşık 11.500 metre) seyir irtifasına oturuyor. Kabin ekibi servis yapıyor, yolcular gazetelerini okuyor veya dışarıdaki bulutları izliyor. Kimsenin, birazdan yaşanacak korkunç sondan haberi yok.

Radyo Sessizliği ve Kayboluş

Uçak Botsvana hava sahasını geçip Namibya üzerine geldiğinde, hava trafik kontrolörleri ile rutin iletişim aniden kesiliyor. Normal şartlarda uçağın belirli kontrol noktalarında rapor vermesi gerekirken, TM470’den çıt çıkmıyor.

Radar ekranlarında uçak irtifa kaybetmeye başlıyor. Ama bu düşüş, bir “stall” (havada tutunamama) veya serbest düşüş gibi değil. Uçak, kontrollü, sabit ve hızlı bir şekilde alçalıyor. Dakikada yaklaşık 6.000 feet gibi bir hızla yer yüzüne doğru süzülüyor.

Hava trafik kontrolörleri defalarca çağrı yapıyor: “LAM 470, duyuyor musunuz?” Cevap yok. Sadece sessizlik. Ve nihayetinde, uçak radar ekranından tamamen siliniyor.

LAM Mozambik 470

Vahşi Doğanın Ortasında Bir Enkaz

Uçağın kaybolduğu yer, Namibya’nın kuzeydoğusundaki Bwabwata Ulusal Parkı. Burası fillerin, aslanların ve vahşi doğanın hüküm sürdüğü, ulaşımı son derece zor, bataklık ve sık bitki örtüsüyle kaplı bir alan. Arama kurtarma ekiplerinin bölgeye ulaşması, şiddetli yağmurlar ve zorlu arazi şartları nedeniyle saatler, hatta bir gün alıyor.

Ekipler enkaz alanına ulaştığında karşılaştıkları manzara, umutların tükendiği andı. Embraer 190, yere çok yüksek bir hızla çarpmış ve paramparça olmuştu. Enkaz yüzlerce metreye yayılmıştı. Ne yazık ki, 27 yolcu ve 6 mürettebattan oluşan 33 kişiden kurtulan olmamıştı.

İlk etapta herkesin aklına gelen senaryolar şuydu:

  1. Kötü hava koşulları (Bölgede fırtına vardı).
  2. Mekanik bir arıza (Uçak yeniydi ama teknoloji her zaman hata yapabilir).
  3. Pilotların hipoksi (oksijen yetersizliği) yaşaması.

Ancak hiçbiri, Kara Kutular (FDR ve CVR) bulunduğunda ortaya çıkacak gerçek kadar ürpertici değildi.

Kara Kutuların Anlattığı Dehşet

Uçak kazası araştırmacıları, Kokpit Ses Kayıt Cihazı (CVR) ve Uçuş Veri Kayıt Cihazını (FDR) analiz etmeye başladıklarında, olayın teknik bir arıza olmadığını hemen anladılar.

ad826x90

Kayıtlar şok ediciydi.

Uçuşun bir noktasında, yardımcı pilot Gracio Chimuquile tuvalet ihtiyacı için kokpitten ayrılıyor. Prosedür gereği kapı kapanıyor. İşte her şey, o kapının kapanma sesiyle başlıyor (veya bitiyor).

Yardımcı pilot dışarıdayken, Kaptan Fernandes uçağın kontrolünü tek başına ele alıyor. FDR verilerine göre, kaptan manuel olarak uçuş irtifasını 38.000 feet’ten, deniz seviyesinin altına, yani 592 feet’e ayarlıyor. Bu, teknik olarak uçağa “yere çakıl” emri vermek demekti.

Bu da yetmiyor; motorların gücünü rölantiye alıyor ve uçağın maksimum hız sınırını zorlayacak şekilde hava frenlerini (spoiler) açarak dalışı hızlandırıyor.

Kapının Ardındaki Çaresizlik

Ses kayıtlarında en yürek burkan anlar, yardımcı pilotun kokpite geri dönmeye çalıştığı dakikalardır. Kapı kilitli. Normalde acil durumlarda kapıyı dışarıdan açmak için bir şifre paneli bulunur. Yardımcı pilotun bu şifreyi girdiği, ancak Kaptan Fernandes’in içeriden “Lock” (Kilitle) butonuna basarak bu girişi engellediği anlaşılıyor.

Kayıtlarda, yardımcı pilotun kapıyı yumrukladığı, “Aç kapıyı! Aç!” diye bağırdığı duyuluyor. Arka planda ise uçağın otomatik uyarı sistemleri (GPWS) çığlık atıyor: “SINK RATE! PULL UP! TERRAIN!” (Dalış oranı yüksek! Yukarı çek! Arazi!).

Bu sırada kokpitin içinde ne duyuluyor dersiniz? Hiçbir şey. Kaptan Fernandes’ten tek bir kelime, tek bir nefes nefese kalma sesi, tek bir panik belirtisi yok. Sadece sakin, düzenli nefes alıp verişleri kaydediliyor. Bu sessizlik, olayın bir baygınlık veya kalp krizi değil, tamamen bilinçli bir eylem olduğunun en büyük kanıtıydı.

Kaptan, uçağı ve içindeki 33 canı, Namibya topraklarına gömmeye karar vermişti.

Neden? Bir Pilotun Psikolojik Çöküşü

Kaza raporları açıklandıktan sonra herkesin aklındaki soru şuydu: Neden? Bir insan, özellikle de binlerce saat uçmuş saygın bir kaptan pilot, neden intihar eder ve yanında 32 masum insanı da götürür?

Mozambik Sivil Havacılık Enstitüsü’nün (IACM) yürüttüğü soruşturma, Kaptan Fernandes’in özel hayatına mercek tuttu. Ortaya çıkan tablo, ağır bir depresyon ve çözülememiş travmalardı.

  1. Ailevi Sorunlar: Kaptanın evliliği çatırdıyordu ve zorlu bir boşanma sürecindeydi.
  2. Evlat Acısı: Kaptanın oğlunun yaklaşık bir yıl önce, şüpheli bir trafik kazasında (bazı kaynaklara göre intihar) hayatını kaybettiği ve Fernandes’in bu ölümü asla atlatamadığı belirtildi.
  3. Maddi Sorunlar: Boşanma süreciyle bağlantılı finansal zorluklar yaşadığına dair iddialar vardı.

Kaptan Fernandes, kokpitte yalnız kaldığı o anı, hayatındaki tüm acıları sonlandırmak için bir fırsat olarak görmüştü. Ancak seçtiği yöntem, 33 ailenin ocağına ateş düşürdü.

Havacılık Dünyasına Etkisi ve “İki Kişi Kuralı”

LAM 470 kazası, o dönemde dünya medyasında çok büyük yankı uyandırmadı. Belki de Afrika’da gerçekleştiği için “olağan” görüldü. Ancak havacılık güvenliği uzmanları için bu bir alarm ziliydi.

Ne yazık ki dünya, bu dersi tam anlamıyla 2015 yılında, benzer bir senaryonun yaşandığı Germanwings 9525 kazasında alacaktı. Andreas Lubitz’in Fransa Alplerine çakıldığı o kaza, LAM 470’in neredeyse bir kopyasıydı.

LAM 470 kazasından sonra (ve özellikle Germanwings’ten sonra pekiştirilerek) havacılık kurallarında devrim niteliğinde bir değişiklik yapıldı: “Kokpitte İki Kişi Kuralı”.

Bu kurala göre, eğer pilotlardan biri (örneğin tuvalet ihtiyacı için) kokpitten çıkarsa, kabin amiri veya başka bir mürettebat kokpite girmek zorunda. Yani kokpitte asla tek bir kişi yalnız kalamaz. Bu, içerideki kişinin kapıyı kilitleyip uçağı bir silaha dönüştürmesini engellemek için alınan en basit ama en etkili önlemlerden biri oldu. Eğer bu kural 2013’te katı bir şekilde uygulanıyor olsaydı, belki de LAM 470 bugün sadece rutin bir uçuş olarak hatırlanacaktı.

Güven ve İnsan Faktörü

Bir uçağa bindiğimizde, sadece teknolojinin mühendisliğine değil, aynı zamanda ön tarafta oturan iki insanın akıl sağlığına da hayatımızı emanet ediyoruz. LAM Mozambik Havayolları’nın 470 sefer sayılı uçuşu, teknolojinin ne kadar ilerlerse ilerlesin, “insan faktörünün” her zaman denklemin en zayıf ve en öngörülemez halkası olduğunu bize acı bir şekilde hatırlatıyor.

Bugün Namibya’daki Bwabwata Ulusal Parkı’nda, doğa o enkazın izlerini yavaş yavaş siliyor olabilir. Ancak hayatını kaybeden 33 kişinin aileleri için o yara hala taze.

Kaptan Fernandes bir cani miydi, yoksa ağır hasta bir ruh muydu? Bu sorunun cevabı, kaybedilen canları geri getirmiyor. Ancak bu trajedinin analizi, bugün bindiğimiz uçaklarda kokpit kapısının ardında neler olup bittiğine dair daha sıkı kurallar getirilmesini sağladı.

Uçuş güvenliği sadece motorlar, kanatlar ve hidrolik sistemlerden ibaret değildir; aynı zamanda o lövyeyi tutan ellerin arkasındaki zihnin sağlığıdır. LAM 470, gökyüzündeki o sessiz çığlık olarak tarihe geçti. Umuyoruz ki havacılık dünyası, bu sessiz çığlıkları bir daha duyulmadan önce fark edebilecek sistemleri geliştirmeye devam eder.

ad826x90
YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Çölün Ortasında Sessiz Çığlık: Air Algérie Uçuş 5017 Faciasının Anatomisi

HIZLI YORUM YAP